PARİS
(2025 yılı Gezi Notlarıdır)
Şehir hakkında bilgilere geçmeden önce küçük bir yorum ile başlayayım. 2003 yılındaki Prais gözlemim ile 22 yıl sonrası kent’ te gözüme çarpan bence en önemli değişim (belki ben eski anı yanlış, yeni anı da farklı alglamış olabilirim?) kentin daha temiz, sokak satıcısı kimliği ile sıklıkla siyahi ırk vatandaşlarının yabancılara yani turistlere fazlaca sırnaşırcasına olan tutumlarındaki göze çarpan azalma, dah güvenli sokaklar belkide en önemlisi ; yerli halkın yardım alama talebinizdeki “İngilizce” olarak sorulmuş soruya doğrudan Fransızca” ile değil de imkanları ile iyi niyetli yaklaşımları ve yardımlarının çeyrek asır öncesi gördüğüm Paris için sanırım tarafımdan gözlenene en büyük değişimidir. İstisnalar kaide bozar mı? bozar..Benim son gözlemim bu yönde olmuştur.
Ben size internette yer alan Paris için genel bilgileri klasikleşmiş tarzda olmadan, farklı bir yön ve bakış açıları ile özetlemek isterim. Hadi başlıyalım o zaman.
Fransa’nın başkenti ve en büyük şehri olup, dünya çapında sanat, kültür, moda ve gastronominin merkezi olarak kabul edilir Paris. Romantizm denilince akla ilk gelen şehirlerden biridir. Seine Nehri’ nin kıyısında bulunan kent, tarihle de iç içedir. Tarihi yapıları, müzeleri ve canlı – renkli şehir hayatıyla her yıl milyonlarca turistin akınına uğradığı yerdir.Denizseviyesinden yaklaşık 40 m.yükseklikte bulunan şehir, Avrupa’nın büyük ulaşım ağlarının merkezinde yer alır ve buraya kara, demir ve hava yolları ile Avrupa’nın diğer büyük şehirlerinden kolayca erişilebilir.
Geçmişi oldukça eski yıllara dayanır. 3. yüzyılda ilk olarak Kelt kabilesi Parisi yerleşim yeri olarak kullanılmış daha sonra Romalılar tarafından “Lutetia” adıyla yeni şehir kurulmuştur. Orta Çağ’ dan itibaren Fransa’ nın en önemli kültürel, ekonomik ve siyasi merkezi haline gelen Paris, Fransız Devrimi’ nde de önemli bir rol oynamıştır. 19. yüzyılda Haussmann’ın şehir planlaması ile modern bir görünüm kazanan şehir, aynı zamanda “Işıklar Şehri” olarak da bilinir. Fransa’nın hem başkenti hem de en büyük şehri olan Paris, İle-de-France Bölgesi’nin merkezidir. Sen Nehri’nin üzerine, Paris Havzası’nın ortasına kurulan şehir Londra’ya 280, Brüksel’e 300, Amsterdam’a 510 kilometre uzaklıkta bulunuyor. Yani bir arabaya atlayarak veya kısa süreli tren seyahati ile Paris’ tesiniz. Çevre banliyöleri ile birliktr nüfusu 10 milyon üstünde olan bu metropol, yıllık 20 milyona yakın ziyaretçisi ile “en çok turist” ağırlayan dünyanın ilk 3′ e giren şehri.
Farklı – ilginç yönleri ile PARİS
- Fransa’nın başkentini düşündüğünüzde aklınıza gelen ilk şey muhtemelen Eyfel Kulesi‘ dir. Ancak mimar Stephen Sauvestre planlarını sunduğunda, o tarihte herkes bu fikirden pek memnun görülmüyordu. 1887’de bir grup sanatçı bir dilekçe ile kulenin yapımını protesto etti. Mimarlar, ressamlar ve yazarlardan oluşan grup, “devasa siyah bir baca görünümünü Paris’e hükmeden gülünç bir kuleden” başka birşey olamayacağından şikayetçiydi.
- Paris dünyanın en pahalı restoranlarına sahip bir şehirdir. Paris’te güzel bir restoranda şarap içipiyi bir yemek yemeyi planlıyorsanız,bütçenizi kontrol etmenizde fayda olur! Lüks mutfağın ev sahibi, kaliteli yemek sunumu ile pahalı bir şehirdir. Ancak her bütçeye uyan bir menü her daim bulunur.
- Fransız Devrimi o tarihte kadınların pantolon giymesini yasaklamıştır. “Özgürlük, eşitlik, kardeşlik” Fransız Devrimi’nin ünlü sloganıdır. Ne yazık ki o dönem için bu özgürlük kadınların pantolon giymesini kapsamıyormuş. Parisli kadınlar onlarca yıldır herhangi bir sorun yaşamadan pantolon giyerken, Fransız hükümetinin 2013 yılına kadar bu yasayı resmi olarak yürürlükten kaldırmadığı da bir gerçektir!
- Louvre, dünyanın en popüler müzesidir. Paris’te kaldığınız süre boyunca Mona Lisa’yı görmeyi mi umuyorsanız yarım gününüzü müze için ayırın. Louvre her yıl 9 milyon ziyaretçiyi ağırlayarak dünyanın en popüler müzesidir. Seçenek ayrılan bütçenize göredir.Ya uzun kuyrukta bekleyip daha makul bir fiata ya da birz daha maliyetli hızlı bir rehberli tura katılırsanız uzun kuyrukları beklemeden ziyaretigerçekleştirirsiniz (Müze içinde Mona Lisa iyi korunuyor, ziyaretçilerin tabloya yıllarca ilgisi olmuş ve eser kurşun geçirmez camın arkasında korunmaktadır).
- Pont Des Arts köprüsü “Aşık’ ların asma kilitleri” ile döşelidir. Kilitler aynı zamanda kişilerin baş harflerinin yazılı olduğu özelliğini taşır. Çiftler sıklık ile kilit anahtarını nehre atarak birbirlerine olan sonsuz aşklarını ve bağlılıklarını ifade ederler. Daha çok romantizmi istersiniz? eski model bir arabayla bulvarlarda gezintiye çıkmaya ne dersiniz?
- Paris, Fransa’nın en yeşil kentidir. Paris’te yarım milyon üzerinde ağaç bulunuyor. Başkentin Fransa’nın en yeşil şehri olmasında Kral 4. Henry‘nin payı büyüktür. İlk ağaçlı caddeleri 16. yüzyılda o yaptırmıştır. Fransız sözlüğüne yeşil yürüyüş yollarını tanımlayan yeni bir kelime girmiştir – “promenade”. Gezinmek için bir çok büyük alan varken, ağaçların arasından geçmenin en iyi yolu bir Segway turları olacaktır.
- Fark edeceğiniz en ilginç şeylerden biri de trafikte “dur” işaretlerinin olmamasıdır. Şehir trafik yasalarına göre, kavşaklarda her zaman sağ taraftaki araçların geçiş hakkı vardır.
- Dünyanın en büyük toptan gıda pazarına sahip olan Rungis Uluslararası Pazarı, her yıl 2 milyon ton sebze, peynir ve balığa ev sahipliği yapmaktadır. Kompleks 2, 3 kilometrekarelik bir alanı kaplamaktadır – bu alan Monako Prensliği’ nden daha büyüktür!
- Aydınlatmaları için Işık Şehri olan Paris’in bu lakabını, etkileyici gece ışık gösterilerinden aldığını varsaymak gayet doğaldır. Ancak gerçek şu ki, “Işık Şehri” 17. yüzyıl ve sonrasındaki dönemlerin genelde felsefi katkılarından gelmektedir. Güneş batmaya başladığında, karanlık çökünce nehir üstündeki köprüler göz kamaştırıcı bir manzarayı oluşturuyor.
- 320 km‘ lik yeraltı tünellerni içeren kent, sokak seviyesinin çok altında, çoğu ziyaretçinin hakkında hiçbir fikri olmadığı gizli bir dünya’ ya ev sahipliği yapar.. Bir zamanlar 18. yüzyılda ölüler için bir depolama alanı olarak kullanılan Yeraltı Mezarları, 322 km boyunca inanılmaz bir şekilde uzanmaktadır. Paris’in altında, 6 milyon insanın kalıntılarını barındıran devasa bir yeraltı mezarlığı ağı bulunur. 18. yüzyılda şehrin mezarlıklarının dolup taşması üzerine, eski taş ocakları kullanılarak bu yeraltı mezarlığı oluşturulmuştur. Bugün, “Paris Yeraltı Mezarları” olarak bilinen bu karanlık ve mistik mekan, turistler için popüler bir ziyaret noktasıdır. Ancak mezarlığın sadece küçük bir kısmı halka açıktır.
- Paris’ te 450 den fazlapark vardır. Palais Royal‘in bahçeleri ilk bahara girerken manolya mevsimini yaşar. Bahçeler pembe ve morun güzel tonlarına bürünerek hem yürüyüşçüleri, hem turistleri hem de fotoğrafçıları çok memnun eder. Peki bu bahçede neden manolyalar olduğunu biliyor musunuz? Paris’in kalbinde, 1. bölgede yer alan ve 20.850 m2’lik bir alana yayılan Jardin du Palais Royal, 1633 gibi erken bir tarihte düzenlenmiş olan bahççelerdir. Montpensier, Beaujolais, Valois ve Jardin galerileri tarafından çevrelenen bu “olağanüstü” bahçeye ulaşım erişimi “Palais Royal – Musée du Louvre” istasyonudur ve buraya 1 ve 7 numaralı metro hatları hizmet vermektedir. Kıpkırmızı çiçekleriyle bu görkemli ağaçlar 1992 yılında, dönemin Kültür Bakanı olan Jack Lang’ın girişimiyle burada kök salmıştır.
- Bir zamanlar Paris’in 5. ve 13. bölgelerinden herkesin görebileceği yerde bir nehir akarmış (Bièvre vadisi). Bu nehir 19. yüzyılda çok kirlenince başkentin kaldırım taşlarının altına gömülü olarak kalmış.Yani ayaklarımızın altında, derinlerde saklı bir şekilde bu nehir hala akmaya devam ediyor. Eski dönemlerinde Gare d’Austerlitz’de Seine nehrine akar iken, şimdi ise Paris’in ana kanalizasyon sistemine boşalır olmuştur..
- Paris metrosunun 12. hattında yer alan Abbesses istasyonu, 36 metre yeraltında yer alan başkentin en derindeki istasyonudur. Montmartre’ın kalbinde yer alır.
- Sacré-Coeur, devasa boyutları ve kendine özgü mimarisiyle ziyaretçileri büyüleyen Montmartre’ın mücevheridir. Notre-Dame’dan sonra en çok ziyaret edilen ikinci kilisedir.Fransa’nın en büyük mozaiği neredeyse 480 m2’lik bir alana yayılıyor. Aslında, dünyanın en büyük mozaiklerinden birisi. İhtişamlı İsa mozaiği olarak adlandırılan bu eser, derin ve canlı renkleri gözler önüne seriyor. Dirilen İsa figürü, içeri girenlerin dikkatini çeker. Sacré-Coeur aynı zamanda Fransa’nın en büyük çanına da ev sahipliği yapmaktadır: en az 19 ton ağırlığında, 3 metre çapında ve 9 metre yüksekliğindedir. Bir diğer hazinesi ise hiç şüphesiz kilisenin mahzenidir. Burada azizlerin heykellerini, kardinallerin mezarlarını, kutsal emanetleri, Meryem Ana’nın büyük ölçekli temsilinin yer aldığı Pièta şapelini ve çok daha fazlasını bulacaksınız.
- Notre-Dame de Paris ; Victor Hugo’nun ayni isimli romanı kiliseye yeniden değer katmıştır. Fransız Devrimi sırasında Notre-Dame, Yahuda Krallığını temsil eden 28 heykelden oluşan uzun bir galeriye sahipti. Ancak 1793’te, Fransa krallarının heykelleri olduklarını düşünen devrimciler, tüm heykellerin başının kesilmesine neden olmuşlerdır! Ve daha önce kaybolan bu kafaların çoğunun 1977’de bir Paris’ te otelinin avlusunda tesadüfen bulunması iki yüzyıldan fazla sürmüştür. Kafalar şimdi Cluny’deki Musée National du Moyen Âge‘de korunuyor.
- Paris, Fransa’nın kültür ve sanat başkentidir. Şehrin her bölgesinde, çok çeşitli konuları sergileyen galeriler, vakıflar, müzeler, anıtlar ve enstitüler bulacaksınız. Tarih, askeri dünya, bilim, moda, parfüm, resim, çağdaş sanat, sinema, avcılık ve doğa… Liste uzayıp gidiyor! Paris aynı zamanda gelişmeye devam eden bir şehirdir: son yıllarda başkentte Musée du fromage, Musée des mathématiques, Maison Elysée gibi yeni müzelere de kapılarını açmıştır. Önümüzdeki yıllarda Alberto Giacometti Müzesi ve Saint-Denis’deki Sokak Sanatı Müzesi de dahil olmak üzere daha pek çok müze açılacak. Paris’ in en eski müzesi Musée d’Histoire de la Ville de Paris‘ tir ve 1880 ylında halka açılmıştır.
- French Fries, Patates kızartması..yıllardır Fransa – Belçika arasınsa gidip geliyordu.Ve son kızartmaFransız’ larındır.
- Paris metrosunun kullanıcıları iyi bilir, yağmur, kar veya açık hava da olsa, metronun koridorları ve çıkışları her zaman çok rüzgarlıdır.
- Paris ; dünya üzerinde bu isimle anılan 40’a yakın şehir var. Üstelik bunların bazıları Panama ve İsveç gibi pek akla gelmeyecek ülkelerde.
- Şehirde onlarca köprü var. Şehrin ve dünyanın en eski köprülerinden biri olan The Pont Neuf günümüzden yüzlerce yıl önce yani tam olarak 1607 yılında açılmış en eskisidir.
- Paris; adeta heykeller ülkesi, cadde sokaklarda 1800′ ün üzerinde heykel var.
- Paris günde en az 10 adet reklam yada filmin çekildiği şehirdir.
- 300 den fazla istasyonu ile Paris metrosu Dünya’ nın en büyük en geniş 4 metroağına sahip şehirdir.
- Paris’in en eski evi Marais’de yer almaktadır. 1407 yılında inşa edilen bu ev, kurşunun altına nasıl dönüştürüleceğini keşfettiğine inanılan ünlü bir simyacı olan Auberge Nicolas Flamel adı ile anılır. Burası uzun yıllar boyunca yoksullar için bir sığınak olarak hizmet vermiştir. Rue Volta 3 adresinde bulunan ev, Paris’in en eski evi olarak kabul ediliyor.
- Paris’te çok sayıda cadde, sokak ve bulvar var. Bunların en uzunu toplamda 4.3 kilometre uzunluğa ulaşan Rue de Vaugirard. Şehrin en kısa caddesi ise sadece 6 metre uzunluğundaki Rue des Degrés. Aslındacadde, 14 basamaklı bir merdivenden oluşmaktadır!
- Sokaklarda köpek pislikleri az sayılmaz,temizlenseler bilr..Bir de fare sorunu bazen sorun olmanın ötesine geçebiliyor. Özellikle geceleyin karanlıkta, Eyfel Kulesi çevresinde fareye, bazen de fare sürüsüne denk gelebiliyorsunuz.
- Garlar ve çevresi tüm Avrupa şehirlerinde olduğu gibi Paris’te de pek sevimli yerler değildir! Belki, Gare du Nord ile Gare de l’Est arası ve arka tarafları bir nebze daha iyice..
- Yankesicilik ; Metro, RER ve garlar ile sokaklarda evsizlere sık rastlanır. Hırsızlık her ülenin temel sorunu..Paris’ e de dikkat!..Ben şahit olmasam da..
- Belleville ; Burası kentin uzak doğu-göçmen alanı. Garip nüfusun yeri..buralarda az daha dikkatli olursak..
- Rue Dénoyez. Belleville bölgesinin olumsuz bazı yanları yanında sokak sanatçıları ile sık sık sanat etkinliklerinin düzenlendiği 150 metre uzunluğundaki bir cadde. Büyük duvar resimleri, grafitiler, etiketler, canlı renkli saksılar… ve sokak sanatı sürekli değiştiği için her ziyaretinizde farklı bir şey göreceksiniz.
- Araçlara kapalı bir cadde olan Cremieux, gökkuşağını andıran parlak renklerle boyanmış evlerledoludur..vakit ayırın.
- Eiffel Kulesi en iyi nereden görülür diye merak ediyorsanız, The Printemps binasının terasına çık. Buradan Paris’e panoramik açıdan bakarken Instagram hesabın için harika fotoğraflar çekebilirsin.
- Paris Kanalizasyonu ; Paris’e gidip kanalizasyon gezmek? ilginç olabilir. 1370 yılından beri geliştirilen bir kanalizasyon sisteminden sözediliyor ise orada görülecek bir şey mıutlaka olmalı. Yeraltındaki Paris, kesinlikle ilginç bir deneyim.
- Le Louxor, Paris’in ilk sinema salonu. 1921 yılında Antik Mısır mimarisinden esinlenilerek tasarlanan bu tarihi bina, sinema tutkunlarının Paris’te ilk gitmesi gereken yerlerden biri. 1988 yılında kapanan ve yıkılma tehdidi ile burun buruna gelen bu tarihi yapı, sinemaseverler tarafından korunarak restore edildi ve tekrar açılmış.
- La Petite Ceinture, Paris’in gizli kalmış yerlerinden biri. Tren yolu, 150 yıl önce Paris’in çevresine savunma amaçlı inşa edilmiş ancak daha sonra terk edilmiş. Bugün sakinliği ve yeşiliyle görenleri büyülüyor. Bazı bölümleri yürüyüşe açık hatta bazı eski istasyonlar barlara ve restoranlara dönüşmüş durumda. Burada bir öğle yemeği yiyebilir, sakinliğin tadını çıkarabilirsiniz. Her ne kadar merkezin biraz dışında gibi görünse de, toplu taşıma ile ulaşım oldukça kolay. Örneğin, Pantheon’dan otobüsle bölgeye ulaşım 20 dakika.
- La Butte aux Cailles mahallesi, adeta bir köy hissi sunar. Bu mahalle, Paris’in güneyinde yer alır ve şehrin geri kalanından farklı olarak dar sokakları, şirin evleri ve sakin atmosferiyle bilinir. La Butte aux Cailles, turistlerin çoğu tarafından gözden kaçan yerlerdendir.
- Paris’te Bir İllüzyon – Batan Ev (The Sinking House) ; , tamamen bir optik illüzyondan ibaret. Binayı bulduğunuzda fotoğrafı çekip çimenler düz gelecek şekilde çevirirseniz işte size Batan Ev manzarası. Sacre-Coeur, buraya kadar gelin ve hemen yanı başındaki bu tatlı binayı ve illüzyonunu görün. Bu arada ulaşım oldukça kolay, enyakın metro durağı Anvers’ten sonra yaklaşık 5 dakikalık bir yürüyüşle ulaşmanız mümkün.
- Amerika Birleşik Devletleri’nin simgesi olan Özgürlük Anıtı’nın bir kopyasının Paris’te bulunduğunu biliyor muydunuz? Aslında, Paris’te birkaç farklı Özgürlük Anıtı heykeli bulunmaktadır. Bunlardan en ünlüsü, Seine Nehri üzerindeki Île aux Cygnes adasında yer alır. Bu küçük ada, Paris manzarasının en güzel noktalarından birini sunar ve Özgürlük Anıtı’nın bu kopyası, New York’taki kardeşine doğru bakar.
- Paris’in Jardin des Tuileries, dünyanın ilk kamu parkı olarak kabul edilir. 16. yüzyılda Kraliçe Catherine de Medici tarafından kraliyet bahçesi olarak tasarlanan bu park, 1667 yılında halka açılmıştır. Bu devrim niteliğindeki karar, parkların sadece soylulara değil, halka da açık olması gerektiği fikrini ortaya koydu ve dünyanın dört bir yanındaki şehir parklarının doğuşuna ilham vermiştir.
- Rue Crémieux, bu klişeyi yıkan bir sokaktır. Paris’in 12. bölgesinde, başlangıçta işçi konutu olarak inşa edilen tek blokluk bir yaya caddesidir. Bu kısa ama renkli cadde, pastel renklere boyanmış evleriyle ünlüdür ve Paris’in en fotojenik yerlerinden biridir.
- Paris’in ünlü Notre Dame Katedrali’nin hemen karşısında yer alan Shakespeare and Company, sıradan bir kitabevinden çok daha fazlasıdır. Burası, 20. yüzyılın başlarında Amerikalı yazar Sylvia Beach tarafından kurulan ve o dönemde Hemingway, James Joyce gibi ünlü yazarların uğrak yeri olan bir kültürel merkezdir. Ancak daha az bilinen bir gerçek, bu kitabevinin hala yazarlara konaklama imkanı sunduğudur. Kitabevinin üst katında, raflar arasında yer alan yataklarda ücretsiz kalabilirsiniz; tek şart ise kütüphaneye bir kitap bağışlamaktır.
-
Eyfel Kulesi’nin neden paslanmaz? Bu, kulenin her 7 yılda bir tekrar boyanmasıyla ilgilidir. Kuleye uygulanan bu titiz bakım, paslanmasını engeller ve her defasında yaklaşık 60 ton boya kullanılır. Bu yüzden Eyfel Kulesi, tüm yıllar boyunca aynı ihtişamını korur.
- Ne kadarı doğrudur ama; ünlü Fransız yazar Guy de Maupassant, öğlen yemeğini her zaman Eyfel kulesinin altında yermiş. Bunun nedeni ise Eyfel’ den nefret etmesiymiş. Zira, Eyfel şehrin her yerinden görülebiliyor olsa da altından kulenin görülme imkanı yoktur!
- Paris sendromu diye bir şey duydunuz mu? Bu, Japon turistlerde görülen bir psikolojik durum. Sebebi ise Paris’ in bekledikleri kadar romantik, yüksek sosyete ve kibar olmadığını hissetmeleri yani bir nevi hayalkırıklığı.. Belirtileri hızlı kalp çarpması ve baş dönmesi.
- Notre Dame Katedrali‘nin dışındaki avluda, beton bir levhaya gömülü pirinç bir levhada “Point zéro des routes de France” (Fransa’daki yollar için sıfırıncı kilometre) yazısı içerir bir pusula bulunmaktadır. Louis döneminde bu sembolik nokta, diğer tüm Fransız şehirlerine olan mesafelerin ölçüldüğü bir işaret noktası haline gelmiştir. Levha buraya 1924 yılında eklenmiştir. Efsaneye göre bu noktanın üzerinden geçerseniz, ayak izleriniz sizi daima Paris’e geri getirecektir.
- Pâtisserie Stohrer’in uzun bir geçmişi vardır – 18. yüzyıla kadar uzanır Alsace’lı genç bir adam olan Nicolas Stohrer, Polonya Kralı’nın mutfağında mesleğini öğrenmiş ve daha sonra kızı Marie’nin XV. Louis ile evlenmesinin ardından Versailles’a gitmiştir. Sarayda 5 yıl çalıştıktan sonra pasta ustası Rue Montorgueil’de kendine ait bir dükkan açar. Burası hala şehrin en ünlü pastanelerinden biridir.
- Zafer anıtı – Arc de triomphe ; 11 Kasım 1920’den bu yana Meçhul Askerin Mezarı‘na ev sahipliği yapmaktadır. Zaferin ve fedakarlığın sembolüdür.
Artık şehri daha yakından tanıyalım..
– Paris – Ana Klasör’ e geri dön –